Bu Blogda Ara

18 Haziran 2011 Cumartesi

BABALAR GÜNÜ'nüz Kutlu Olsun......

   Öğrendiğmiz ilk kelimeden biridir BABA..İlk kez ağzımızdan yarım yamalak çıkan ama hayatının sonuna kadar her mutlu yada hüzünlü anımızda,belki de başımız ilk sıkıştığında aklımıza ilk gelen kelimedir BABA.Korktuğun bir kabustan uyanarak kaç kere koşmuşuzdur yatak odasına,ürkek bir ifadeyle yüzümüzde"Ben yine aranızda yatayım"bakışıyla.Sımsıkı sarılıpta bütün gece,sığınarak uyuduğun koynunda.Her sabah evden çıkmadan kim bilir neler sıralamışızdır; çikolata,gofret,şeker......Akşam yolunu gözlemişizdir camın kenarında,sokak kapısından giripte boynuna atladığın an; "aldın mı Baba"demek için.Ceketin cebinden çıkan o mutluluk nasıl bir keyiftir gözlerde...                                                                                                 

   O hep kahramandır;güçlüdür O bütün çizgi film karakterlerinden,çünkü benim babam döver hepsini.O hep bilmek zorundadır sorduğun bütün çocukca saçma soruları,matematik problemlerini.Her gece yatağın başucunda bir masalı vardır sana,sonunda başını okşayarak sımsıcak bir öpücükle noktalanan bir masaldır o.Parmaklarının ucunda kapıyı hafifçe aralayarak bir gölge girer ya odana sessizce,sıcak bir dokunuş hissedersin uykunda yarım yamalak,belki de budur onun tarifi....

   O hep cesurdur,o ağlamaz,başkadır hep gözünde.Erkek çocuğun büyüyünce olmak istediği,kızın ise ilk aşkıdır Baba.Farklı bir kokusu vardır onun.İçine çektiğin her kokudan başka,tarifi olmayan.Farklı bir bakışı vardır onun,tüm gözlerden ayrı,aynı olmayan.Onun korkusu bile güzeldir,zararsız olduğunu bildiğin en masum korku belki.

   Zor iştir kahraman olmak,herkesi dövmek,cesur olmak ve hiç ağlamamak.Sanırım baba olmak zordur.Belkide en zor ama en güzel meslek.Ben Seni bir kağıda sığdırmaya bu kadar zorlanırken,Sen daha zorunu yapmışsın bunca senedir.BABA.....

   BABALAR GÜNÜ'nüz Kutlu Olsun.....

17 Haziran 2011 Cuma

TAŞ ve ALTI....Bütün Mesele Bu

Vaktinden önce taşın altına elini sokmak gerekıyor sanırım.Etrafımıza şöyle bir bakalım;kime ne yapabiliriz.Örneğin bir kampanya başlamıştı "Kapımızın Önünde Bir Kap Su Bulunduralım"diye.Sosyal paylaşım ağından gelen bu etkinlik isteğine hemen hemen herkes destek oldu.Çünkü birileri hatırlattı ve birden aklımıza sokak hayvanları geldi.Ama Ben'de dahil sabah olduğunda kaçımız o dostlarımıza aklına gelıpte bir kap su verdi;sayılı bir kaç kişi.Hadi diyelim ki bu kadar aç ve susuz insan varken ilk iş şimdi sokak hayvanları mı ? diyen olabilir.Peki bir çoğumuz hemen her gün kan anonslarını yada pylaşımları mutlaka bir yerlerde görüyoruz.Kaçımız işini gücünü bırakıp kan için hastaneye koştu,Ben hiç koşmadım.Mantık sanırım şuydu,kan grubu uyan bi başkası gider mutlaka,bi yerlerden bulunur o kan.....

  Dünya Engelliler Merkezi bir kampanya başlattı."Mavi Kapak Kampanyası"...Her 250 kg. kapak toplandığında engelli bir kardeşimize tekerlekli sandalye alınacaktı.Kaçımız yolda yürürken eğilip bir kapağı aldı;Ben almadım.Çünkü Biz yürüyebiliyoruz.Birileri nasıl olsa toplar ve tekerleklı sandalye alınır.Örneğin alışverişe gittiğimiz bir çok yerde kumbara yada ürünler vardır,vakıf ve derneklere ait olan.Hani genelde ödeme noktalarında olur hatırlamamız için.Kaç kere bozuk para attık o kumbaraya yada küçük bir parça ürün aldık.E koskoca vakıf yada dernek benım aldığım ürünle mi ayakta durcak yada 1 tl mi kurtarcak onları!!!

 Biz'de genelde bunlar anlık olarak akla gelir nedense,yada biri hatırlatıp gözümüze sokacak yada başımıza gelecek.Bir yerde yardıma muhtaç birini gorup cok üzülücez ama 2 dakıka sonra geçecek.Hasta bir çocuk görücez içimiz titreyecek ama 2 dakika sonra geçecek.Hani mezarlığa giderizde ölüm gelir aklımıza.Ogün inanılmaz uysal ve iyiyizdir,çünkü o gün başımıza gelecek son bir kez daha aklımıza gelmiştir.Çünkü biz ogün oraya gitmesek ölmeyecektik.Ama ertesi gün herşeyi unutur ve kaldığımız yerden devam ederiz hayata...

 Bunlar günü birlik yada anlık gelmesin aklımıza,çünkü yardıma muhtaç olanlar ne yazık ki günlük yada anlık değil.Sadece izleyip üzülmekle kalmayalım,mutlaka ama mutlaka yapılacak bir şey vardır.Vakıf ve derneklerin her anlamda o kadar desteğeihtiyacı var ki...Konu sadece maddi değil,belki bir standda görev almak belkide bir etkinlikte bulunmak.Bunlarda destek onlar için.Yeterki bir şey yapmak isteyelim.Mılyarlar bağışlamaya gerek yok,bazen 1 Tl. bile çok önemli.Başımıza gelmeden bir şeyler,o bir şeylerin farkına varalım....

 Taşın altına elimizi sokalım.....

16 Haziran 2011 Perşembe

Yavru balıklar için 416 bin imza

Yavru balık avının durdurulması için başlattığımız 'Seninki kaç santim?' kampanyasında imza sayısı 416 bini aşarken, Danışma Kurulu toplantısına da bir hafta kaldı. Geçtiğimiz Şubat ayında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü'nün internet sayfasında, kırmızı telefon eylemimize cevap olarak, balık boylarının yeniden düzenlenmesi konusunun toplantıda tartışılacağı ve gerekli değişikliklerin yapılacağı duyurulmuştu.

Her yıl yapılan Danışma Kurulu toplantısının tarihi 21 Haziran Salı olarak bildirildi. Greenpeace, bu toplantıda kalkan, palamut, orfoz, levrek, lüfer öncelikli olmak üzere pek çok türün yasal avlanma boylarının bilimsel verilere göre değiştirilmesini talep ediyor.
Denizler Kampanyası Sorumlumuz Banu Dökmecibaşı: "Balık türlerinin ve denizlerin veriminin devamlılığı için öncelikle doğru boyda balığın avlanması, tehlike altındaki türlerin korunması, yumurtlama alanlarının koruma altına alınması gerekli. Bu sürdürülebilir balıkçılık yönetiminin ilk kuralıdır. Bu nedenle, 21 Haziran'daki toplantıda ilk adım olarak, yasal avlanma boylarının denizlerimizin ve balıkçılığımızın sürdürülebilirliği gözetilerek, 2012-2016 su ürünleri tebliğine düzeltilmiş olarak girmesini bekliyoruz." dedi.